Forex piyasasında işlem yapmaya karar veren pek çok kişi, karşısına çıkan farklı hesap türleri nedeniyle seçim yapmakta zorlanabiliyor. Bu hesap türlerinden ikisi, STP ve ECN hesaplar olarak öne çıkıyor. İkisi de doğrudan piyasa erişimi sunmasıyla bilinse de, aslında yapı ve işleyiş açısından birbirinden farklı yaklaşımlar içeriyor. Özellikle forex işlemlerine yeni başlayanlar için bu farkların bilinmesi, işlem stratejilerinin sağlıklı temellere oturtulmasını sağlıyor.
STP hesaplar, adından da anlaşılacağı üzere doğrudan işleme aktarım anlamına geliyor. Aracı kurumlar, yatırımcının emirlerini herhangi bir dealing desk müdahalesi olmadan, doğrudan likidite sağlayıcılara iletir. Bu, daha hızlı işlem yürütmeleri ve piyasa yapıcılardan uzak durma arzusu taşıyan yatırımcılar için cazip bir ortam oluşturuyor. Ancak STP hesaplarda, spread yapısı genellikle değişken olur. Kurum, karını bu spread farkından sağlar. Özellikle yoğun volatilite dönemlerinde spreadlerin genişleyebildiği görülür. Bu da, belirli stratejilerle çalışan yatırımcılar için beklenmedik sonuçlar doğurabilir.
ECN Hesapların İşleyiş Mantığı Neye Dayanır
ECN hesaplar ise farklı bir dinamiğe sahiptir. Bu sistemde yatırımcılar, doğrudan elektronik iletişim ağına dahil olur ve burada diğer yatırımcılarla, bankalarla ya da finansal kurumlarla eşleştirilir. Emir defteri sistemiyle çalışan bu model, tamamen şeffaf bir fiyatlandırma sunar. Likidite derinliği daha yüksek olduğu için anlık arz-talep dengesine göre işlem yapılır. Spreadler sıfıra çok yaklaşabilir, hatta kimi zaman sıfır olabilir. Fakat işlem başına sabit bir komisyon alınır. Yani burada kazanç kalemi spread değil, doğrudan komisyon üzerinden belirlenir.
ECN yapısında emirlerin doğrudan eşleştirilmesi sayesinde fiyat manipülasyonlarının önüne geçilmesi hedeflenir. Fakat bu sistem, yeni başlayanlar için biraz daha karmaşık gelebilir. Emirler genellikle hızlı yürütülür, ancak haber saatlerinde oluşabilecek likidite boşlukları nedeniyle kaymalar yaşanabilir. Bazı yatırımcılar, bu sistemde daha düşük maliyetle işlem yapabileceklerini düşünse de komisyon kaleminin toplam maliyet üzerindeki etkisi göz ardı edilmemelidir.
Yatırımcı Tercihleri Hesap Türlerini Nasıl Etkiler
Hangi hesap türünün daha uygun olduğu sorusunun net bir cevabı yok. Bu durum tamamen yatırımcının işlem stratejilerine, risk toleransına ve ticaret alışkanlıklarına bağlı olarak değişir. Kimi yatırımcı, sabit maliyetli spreadlerle işlem yapmayı daha öngörülebilir bulurken, kimisi komisyon ödeyerek ama daha sıkı spreadlerle pozisyona girmeyi tercih edebilir. Scalping gibi yüksek frekansta işlem yapılan stratejilerde genellikle ECN hesaplar tercih edilirken, orta vadeli yatırımcılar için STP hesaplar daha uygun olabilir.
Ayrıca işlem hacmi arttıkça komisyonların toplam maliyeti üzerindeki etkisi de hissedilir hale gelir. Bu yüzden ECN hesap açmadan önce işlem sıklığına ve pozisyon büyüklüğüne dikkat etmek gerekir. Öte yandan, STP hesaplar kullanıcı dostu arayüzleri ve daha düşük başlangıç teminatı ile yeni yatırımcıları daha rahat bir başlangıç sunar. Ancak bu, her yatırımcının STP hesapla başlaması gerektiği anlamına gelmez. Strateji, zamanlama ve piyasa bilgisi gibi birçok faktör birlikte değerlendirilmelidir.
Şeffaflık, Emir Hızı ve Likidite Faktörleri Hangi Hesapta Öne Çıkar
ECN sistemlerde şeffaflık daha yüksek seviyededir çünkü fiyatlar doğrudan piyasadan gelir ve aracı kurum müdahalesi minimum düzeydedir. Emir defteri görünürlüğü sayesinde hangi seviyede ne kadar likidite olduğu net bir şekilde izlenebilir. STP hesaplarda da doğrudan piyasa erişimi vardır ancak genellikle bu kadar detaylı bir görünüm sunulmaz. Emir yürütme hızı açısından her iki sistem de oldukça hızlıdır, fakat ECN hesaplarda karşı taraf eşleşmesi gerektiğinden nadiren de olsa gecikmeler yaşanabilir.
Likidite bakımından ECN sistemleri daha avantajlıdır. Yatırımcılar yalnızca aracı kurumun değil, aynı zamanda birçok farklı finansal oyuncunun sunduğu fiyatlar arasından işlem yapma fırsatına sahip olur. Bu da fiyat farklarının daha keskin analiz edilmesine olanak tanır. Ancak bu avantajı değerlendirebilmek için sistemin doğasını anlayan ve buna göre pozisyon alabilen bir yatırımcı profili gerekir.