Bir forex yatırımcısı için en korkutucu senaryolardan biri, çalıştığı şirketin iflas etmesi olabilir. İnsan ilk anda “Param ne olacak?” sorusunu kendine sormadan edemez. Çünkü bu piyasada gerçek para dönüyor ve herkesin amacı, yatırımlarını büyütmek. Ancak şirketin iflas etmesi ya da faaliyetlerini durdurması, yatırımcının kişisel riski haline gelir. İşin içine regülasyon, yasal koruma ve şirketin yapısı gibi unsurlar girdiğinde durum biraz daha karmaşık hale gelir. Birçok kişi forex şirketi deyince sadece alım satım ekranını görüyor, oysa arka planda şirketin hangi ülkede lisanslı olduğu, hangi otorite tarafından denetlendiği gibi detaylar, paranın güvenliği açısından belirleyici oluyor. Bu yüzden forex şirketi batarsa paranızın akıbeti, birçok faktöre bağlı olarak değişiyor.
Regülasyonlu Bir Şirketle Çalışmanın Önemi
Eğer çalıştığınız şirket regülasyonluysa, yani belirli bir finansal otorite tarafından lisanslanmışsa, durum çok daha farklı bir hal alır. Regülasyon sahibi bir şirketin yatırımcıya karşı yükümlülükleri bellidir ve denetleyici kurumlar bu yükümlülüklerin yerine getirilip getirilmediğini düzenli olarak kontrol eder. Örneğin İngiltere’de FCA lisansına sahip bir şirket batarsa, yatırımcı belirli bir tazminat fonundan faydalanabilir. Aynı şekilde Avrupa Birliği içinde lisanslı bir kurumda yatırım yapıyorsanız, belli bir tutara kadar paranız güvence altındadır. Bu koruma sistemleri, yatırımcının hem psikolojik hem finansal olarak daha sağlam durmasını sağlar. Regülasyonun olmadığı bir ortamda ise paranızın iadesi tamamen şirketin insafına kalır.
Şirket Hesapları ve Müşteri Fonlarının Ayrılığı
Profesyonel forex şirketleri, yatırımcıların fonlarını kendi ticari hesaplarından ayrı tutmak zorundadır. Bu ayrım, yatırımcıyı şirketin mali risklerinden koruyan en temel güvenlik duvarlarından biridir. Yani şirket batarsa, teorik olarak sizin paranız ayrı bir havuzda duruyor olmalı. Ancak bu kural sadece regülasyonlu firmalar için geçerli. Eğer şirket lisanssızsa ya da bu ayrımı uygulamıyorsa, fonlar şirketin borçları arasında kaybolabilir. Böyle bir durumda ne yazık ki paranın geri alınması neredeyse imkansız hale gelir. İşte bu yüzden hesap açmadan önce “Müşteri fonları ayrı hesapta mı tutuluyor?” sorusu, sorulması gereken ilk şeylerden biri haline gelir. Cevap net değilse ya da kaçamak veriliyorsa, ciddi bir risk altındasınız demektir.
Yasal Süreçler Ne Kadar Etkilidir
Şirket battığında ya da ödeme yapmamaya başladığında yatırımcının elinde kalan yegane yol, hukuki başvuru sürecidir. Ancak bu süreç ne kadar etkili olur, işte orası belirsiz. Eğer şirket yurtdışında bir ofise sahip ve faaliyetlerini yurt dışı merkezli yürütüyorsa, bireysel yatırımcının dava açması ve sonuç alması oldukça zordur. Bazı yatırımcılar toplu dava girişimlerinde bulunsa da bu tür süreçler uzun yıllar sürebilir. Üstelik harcanan zaman, enerji ve masraf da çoğu zaman geri alınabilecek paradan daha fazla olabilir. Bu nedenle forex gibi küresel bir piyasada yatırım yaparken sadece kazanç oranlarına ya da işlem platformlarına değil, şirketin yasal altyapısına da bakmak gerekir. Çünkü işler yolunda gitmediğinde, bu altyapı sizin için en güçlü kalkan olabilir.
Lisanssız Şirketlerde Risk Katlanarak Artar
Lisanssız ya da offshore bölgelerde faaliyet gösteren şirketler yatırımcıya cazip teklifler sunabilir. Yüksek kaldıraç, düşük spread, bonus gibi vaatlerle yatırımcıyı çekmeye çalışırlar. Ancak bu tür şirketlerde fonlar tamamen korumasızdır. İflas ettiklerinde ortada muhatap kalmaz. Genelde bu şirketlerin adresi bile doğru düzgün doğrulanamaz. Hatta bazıları batmaz, sadece ortadan kaybolur. Web sitesi kapanır, telefonlar açılmaz, e-posta cevaplanmaz. Böyle durumlarda hukuki yollar da işe yaramaz çünkü ortada adres, unvan ya da temsilci bulunmaz. İşte bu yüzden sadece işlem avantajlarına değil, şirketin hukuki mevcudiyetine ve denetlenebilirliğine de dikkat etmek gerekir.
